Avrupa Parlementosu seçimleri 2014
Direniyoruz! Oyumuz
Δράσυ – Eylem’e…
Kemer sıkma politikalarına ve memorandumlara karşı!
Mücadelelerin ve halkların Avrupası için!
Birleşik Sosyalist bir Avrupa’da
Federal ve Sosyalist bir Kıbrıs için

Biz
- 76.000 işsiz var.
- Gençlerarasındakiişsizlik oranı 40.8%
- Her 3 gençten 1’i göç etmeyi planlıyor.
- Maaşlarda 22% düşüş yaşandı.
- 13.000 aile dışardan yemek destekleriyle yaşıyor.
- 17 milyar avroluk bankaların borcu bizim sırtımızdan ödeniyor.
- 27,57 milyar avroluk kredi geri ödenemiyor.
- Avrupa Birliği’nde 26 milyon işsiz var.
- 120 milyon Avrupalı yoksulluğun eşiğinde yaşıyor.
Onlar
- Traşlamadan önce 4 milyar avro yurt dışına kaçırıldı.
- 2013’te büyük işletme ve bankaların karları arttı.
- 1 milyar avroluk vergi ödenmedi.
- Kıbrıs Bankası 30 şirket tarafından 6 milyar avro borçlandırıldı.var
- bankacılara 52 milyon avroluk bonus
- 32 büyük toprak sahibi, 10 milyon avroluk taşınmaz mülk vergisini ödemedi.
- Büyük şirket ortakların ve işletmelerin 350 milyar avroluk borcu silindi.
Yeryüzünde yaşayan 7 milyar insanın sadece 1645’i milyarder.
3 milyar avroluk birikmiş servet Avrupa’da küçük bir elitin ellerinde, çok uluslu şirketlerin kasalarında yatırım yapılmaksızın bekliyor.
Krizi yaratan büyük sermaye ve özellikle bankacılar krizin faturasını yoksulların ödemesini istiyor! Uygulanan bütün politikalar bunu hedeflemektedir.
İşte Avrupalı Kıbrıs, Troyka’nın ve Memorandumların Kıbrıs’ı.
İşte Avrupa Birliği! İşte kapitalizm!
Halkların Avrupası mı?
Avrupa Birliği’nin, Troyka’nın ve DİSİ, DİKO ve bütün sağın güçlü bir şekilde desteklediği, “geç kalmadan uygulanması gerekir” dediği ve sadece bir yıl içerisinde uygulamaya koyduğu neo-liberal politikaların sonucu bugün yaşadıklarımızdır! Ekonomiyi kurtarmak adına krizin faturasını emekçilere yükleyen, büyük sermayeye vergi muafiyeti ve teşvikler veren ve toplumu yoksullaştıran yasalara destek veriyorlar. Avrupa Birliği ve Troyka’nın vaat ettiği yardım budur.
Avrupa Birliği, onu icat edenlerin bize kandırmaya çalıştığının tam tersine, Avrupa halklarına hiçbir şey vaat etmiyor. Avrupa Birliği, bankaların ve çok uluslu şirketlerin çıkarlarını korumak için çalışan ve halklara sunabileceği tek şey kemer sıkma politikaları, işsizlik, maaş ve ödeneklerde kesintiler yapmak, kamu varlıklarını özelleştirmek ve yok pahasına satmak, ‘’kalkınma’’ adına çevreyi tahrip etmek olan bir sermaydarlar ittifakıdır.
Benzeri politikalar Kuzey Kıbrıs’ta da uygulanıyor. İşsizlik oranı %9.5’un üzerinde (resmi rakamlar), gençlerin çoğu göç ediyor, maaşlar %30’dan fazla düşüş kaydetti, kamu hizmetlerinin çoğu sermayeye peşkeş çekildi (havayolları, elektrik kurumu, telekomünikasyon, Mağusa Üniversitesi). Neo-liberal politikalar kuzeyin ekonomisinde yapılacak olan Avrupa ‘‘müktesebatına’’ uyum düzenlemeleriyle daha da yoğun bir şekilde devam edecek. Bu düzenlemeler rekabetin güçlenmesini, sermayenin serbest dolaşımını, vergilendirmeyi ve Kıbrıslı Türk toplumunun Türkiye’ye olan bağımlılığının sona erdirilmesi ve Avrupa Birliği’ne bağımlılığının sağlanması amacıyla kuzeydeki ekonominin kontrolünü amaçlıyor.
Avrupa Birliği’nin “demokrasi”si, Birliğin politikalarını dayatmada zorlandığı noktada sona eriyor! Bütün Avrupa’da büyük mücadeleler başladı; binlerce çalışan miting yaptı, greve çıktı, protestolarla kemer sıkma politikalarına karşı tepkisini ortaya koydu. Avrupa Birliği’nin yanıtı, güya temsil ettiği halka savaş açmak oldu: polis mitinglerde kimyasal madde, tazyikli su, plastik kurşun kullandı; göstericileri tutuklayarak, polis şiddetiyle mücadeleleri bastırmaya çalıştı. Avrupa Birliği egemenliğini garanti altına almak için Ukrayna örneğinde olduğu gibi ne hükümet devirmekten ne de faşist partilerle işbirliği yapmaktan çekindi.
Biz Kıbrıslı emekçiler olarak, her gün, bütün demokratik prosedürlerin atlanarak kararnamelerin, yasaların sürekli olarak yeniden düzenlenmesi yoluyla ardarda yeni kemer sıkma önlemlerinin (tıraşlama, kooperatif bankalar, özelleştirme) uygulamaya konduğuna tanık oluyoruz.
Kıbrıs sorununda da 40 yıllık iflas
40 yıllık müzakere… 74 işgalinin ardından, yöneten sınıfların Kıbrıs sorununa getirdiği her öneri çıkmaza girdi. Kıbrıs sorununun çözümüne güya yardımcı olması beklenen AB üyeliği de herhangi bir sonuç getirmedi. Avrupa Birliği’ni tek ilgilendiren şey ise “Kıbrıs’ın memorandumlara ilişkin yükümlülüklerini ve borç anlaşmasını garanti altına alan bir çözüm” oldu.
Soruna gerçek bir çözümü getirecek olanlar sadece iki toplumun emekçileri ve halk yığınlarıdır. Çünkü bir çözümde ortak çıkarları olan sadece onlardır! Kemer sıkma politikalarına, garantör güçlere ve ordularına karşı mücadelelerini birleştirmek yoluyla ve barışçıl bir yaşam sürmek ortak hedefiyle Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler birlikte gerçekten birleşmiş, federal, sosyalist bir Kıbrıs yaratabilirler. Aralarında bölüşemedikleri hiç bir şey olmayan emekçiler, gerçekten siyasi eşitliğin olduğu bir Kıbrıs yaratabilirler.
Türkiye ve Yunanistan emekçileri bu mücadelemizdeki asli müttefiklerimizdir. Kıbrıslı Türklerin 2011 ‘deki kitlesel eylemlerine, Türkiye emekçileri destek eylemleri düzenledi ve dile getirilen taleplerden bir tanesi de Türk ordusunun Kıbrıs’tan ayrılmasıydı. 2013’te Yunanistan emekçileri, tıraşlamaya ve Troyka’nın dayatmalarına karşı mücadele eden Kıbrıslı Rum emekçilere destek verdi.
Yeni bir Sol için Mücadele
Bildiğimiz gibi kuzeydeki ve güneydeki geleneksel sol, geride kalan yıllar boyunca, yaşananlar karşısında gerektiği gibi bir tavır takınamadı. Çalışanlarla birlikte mücadele edeceğine, ekonomideki büyük sermaye egemenliğine boyun eğdi ve Kıbrıs sorununu çözmek için “ilerici” burjuva güçlerine güvendi. Sağ ve yerli ya da yabancı burjuva sınıflarının “müzakere” ve “sosyal diyalog” adı altındaki yönetim mantığının esirleri oldular. Burada bir savaş yaşandığını; sermayenin elindeki tüm silahlarıyla ve var gücüyle saldırdığı işçi sınıfının silahsız olduğunu ve teslim bayrağını çektiğini; yaşananların aslında sınıfsal bir savaş olduğunu görmeyi reddediyorlar.
Bu yüzden yeni bir sola ihtiyaç var. Halkların, emekçilerin, emeklilerin, işsizlerin, ezilen ve güvencesiz grupların hakları için gerçekten mücadele eden ve büyük sermaye karşısında geri adım atmayan bir sola ihtiyaç var. Yaşam standartlarımıza, haklarımıza ve çalışma koşullarımıza yapılan sürekli saldırılara karşı mücadele eden ve bu mücadeleyi kapitalizmi yok etme mücadelesiyle bir arada gören bir sola ihtiyaç var. Milliyetçiliğe ve faşizme karşı, Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türklerin yeniden yakınlaşması ve uyum içerisinde bir arada yaşaması için sözde değil, pratikte mücadele eden bir sola ihtiyaç var. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk emekçilerin ortak bir cephede birleşerek Kıbrıs sorununa çözüm mücadele etmesi ancak sosyalist bir perspektifle sağlanabilir. Karar alma ve yönetim yapısında demokratik ve aynı zamanda enternasyonalist, yani uluslararası alanda faaliyet yürüten, Kıbrıs’ın güneyinde ve kuzeyinde, Avrupa’da ve tüm Dünyada sosyalist bir toplumun inşası için dünya çapında benzeri partiler ve hareketlerle sıkı işbirliği içerisinde mücadele eden bir sola ihtiyaç var.
Birleşik Sosyalist bir Avrupa
Ekonomik krize karşı mücadele; başka bir Avrupa için, Halkların Avrupası için yapılan mücadele ancak emekçilerin, işsizlerin, yoksulların, gençlerin, ezilen ve güvencesiz grupların koordinasyonu ve ortak mücadelesiyle amacına ulaşabilir.
Bu mücadelenin hedefleri:
- Yoksulluğa ve sefalete karşı memorandumların ve memorandum yasalarının ortadan kaldırılması.
- Bankacılara ve Avrupa Merkez Bankasına olan borçların silinmesi. Borcu biz yaratmadık, biz ödemeyeceğiz!
- Büyük sermayenin değil, emekçilerin ihtiyaçlarına hizmet edecek bir ekonomi için. Bütün toplumun ihtiyaçlarına hizmet edecek bu ekonomik sistem; bütün toplumun ve emekçilerin denetiminde ve yönetiminde; bankaların, büyük fabrikaların ve şirketlerin, tekellerin ve kartellerin mülkiyetinin kamulaştırılması ve şeffaf bir şekilde yapılan bir ekonomik planlama düzeni sayesinde olabilir.
- Sermayenin Avrupa Birliği ile tam bir çelişki içerisinde olan, demokratik, eşitlikçi ve gönüllülük temelinde birleşik bir Sosyalist Avrupa için.
Bu tür hareketler son birkaç yıl içerisinde Kıbrıs’ta da ortaya çıktı. Bu hareketlerin, seslerini topluma duyurmalarına ihtiyaçları var. Geri adım atmadan emekçilerin yanlarında yer alacak, mahallelerde, iş yerlerinde örgütlenmelerine güç katacak ve emekçilerin haklarını talep edebilmeleri için kitlesel eylemlerine destek olacak bir sola ihtiyacı var.
Boyun Eğmeyenlerin Sesi
Kuzeyde ve güneyde, partilerden ve devlet yapısından hayal kırıklığına uğramış olan Kıbrıs halkını, emekçileri ve gençleri Avrupa Parlamentosunda temsil edecek, Merkel’in ve çok uluslu şirketlerin düzenine boyun eğmeyen seslere ihtiyaçları var. Avrupa Parlamentosunu, emekçilerin ve mücadelelerinin ihtiyaçlarını, haklarını dile getirmek için bir platform olarak kullanan, mücadelelenin sesi olacak temsilcilere ihtiyaçları var. Söylenen yalanları ve Avrupa Birliği’nin uygulamaya çalıştığı kemer sıkma politikalarının gerçek hedeflerini, birliğin anti-demokratik işleyişini ve Avrupa Birliğinin, çok uluslu şirketlerinin halklara karşı kullandığı bir silahtan başka bir şey olmadığını gözler önüne serecek temsilcilere ihtiyaçları var.
Bir ortalama çalışanın maaşını geçmeyecek bir maaşla yaşamaya hazır temsilcilere ihtiyacımız var. Yani kendilerini motive eden şeyin, kariyer ve AB’nin dolgun maaşları değil, emekçilerin ve halkların çıkarlarını korumak, başka bir toplum yaratmak için mücadele etmek olan temsilcilere ihtiyacımız var.
Eylem’e neden oy vermeliyiz?
EYLEM, yukarıda açıkladığımız solun oluşmasına katkı yapacak olan yeni bir girişimdir. Bu işbirliğinde ilk kez olarak 4 Kıbrıslı Rum ve 2 Kıbrıslı Türk bir araya geliyorlar. 3 kadın ile 3 erkekten oluşan bu oy pusulasıyla iki cinsiyet arasındaki eşitlik de ilk kez yaşama geçirilmiş oluyor.
DRASY-Eylem, günümüz “resmi” solunun sınırlı olduğunu biliyorlar.
DRASY- Eylem, Kıbrıs sorununa kalıcı bir çözüm bulunabilmesi için, halkların, tavan-yönetimler arası çözüm denemelerine rağmen ve bu yönteme karşı taban-yereller düzeyinde bir araya gelinmesi ve milliyetçilere, aşırı sağa ve faşistlere inat barışçıl bir çözüm aramaya başlanması gerektiğini savunuyorlar.
DRASY- Eylem emekçilerin ve halkların çıkarları için, kemer sıkma politikalarına, maaş kesintilerine, işten çıkartmalara karşı, ezilen ve güvencesiz grupların hakları için mücadele veriyor.
Irkçılığa, milliyetçiliğe, neo-faşizme Kıbrıs’ın Altın Şafak’ı olan ELAM gibi örgütlere karşı mücadele ediyor.
DRASY- Eylem çevre için; cinsiyetten, dinden, cinsel yönelimden bağımsız eşitlik için, engelli insanların ve sistemin karşısında ezilen ve güvencesiz olan grupların hakları için mücadele ediyorlar.
Son olarak, DRASY- Eylem, Kıbrıs ve Avrupa Birliği’nde büyük sermaye ve onların kurumsal çıkarlarına karşı kıyasıya bir mücadele verilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
İki Toplumlu Radikal Sol İşbirliği (ΔΡΑΣυ – Eylem) adayı, Yeni Enternasyonalist Sol (NEDA) üyesi Marina Payatsu
Μarina Payatsu 1962’de Lefkoşa’da doğdu. Orka-Girneli ve Yalusa-Mağusalı bir anne babanın çocuğudur.
Marina, Yeni Enternasyonalist Sol (NEDA) ve NEDA’nın üyesi olduğu İşçi Enternasyonali Komitesi (CWI) üyesi olup uzun yıllardır gerek Kıbrıs’ta gerek başka ülkelerde bir aktivist olarak faaliyet göstermektedir.
Marina, lise öğrencisi olduğu 70’li yıllarda Sosyalist Parti (EDEK)’in öğrenci örgütü olan Doros Loizos Gençlik Derneği’nde Sekreterlik yaptı. Daha sonra, EDEK’in sosyalist geleneğini terk edip, parti içerisinde gelişen sol muhalefeti partiden atması üzerine, Marina EDEK’ten ayrıldı.
Marina, İtalya’da Sosyoloji okuduktan sonra engelli ve yaşlı insanların yeniden topluma kazandırılması için çalıştı. Sonrasında, uzun yıllar boyunca, İtalyan İşbirliği’nin, Nikaragua ve El Salvador’da Yoksullukla Mücadele ve Toplumsal Gelişim programlarında çalıştı.
Kıbrıs’a dönünce adanın yeniden birleşmesi ve askerlerden arındırılması için iki toplumlu mücadelelerde, son yıllardaki bütün işçi hareketlerinde, göçmen ve mültecilere destek eylemlerinde ve antifaşist mücadelerde yer aldı.
Aile içi Şiddetle Mücadele Komitesinde, Sosyal Refah Hizmetlerinde çalıştı. Ayrıca milletvekili yardımcılığı görevinde bulundu ve parlementoda İnsan Hakları Komitesinde çalıştı. Şuan, halen Zihinsel Engelli Kişilerin Haklarını Koruma Komitesi için çalışıyor. Devlet bürokrasisi ile çatışmak pahasına olsa dahi engelli kişilerin haklarını ve refahını korumak için çalışıyor.
Kıbrıs Kamu Emekçileri Sendikası (PASİDİ) üyesi olup, meslektaşlarının çıkarlarının gerçek anlamda korunması için aktif bir şekilde çalışıyor. Tek Ebeveynli Aileler ile Üç Çocuklu Aileler derneklerinin üyesidir.
Engelli bireylerle ilgili konuların yanısıra, sosyolog olması nedeniyle, Kıbrıs’ın akademik merkezleriyle işbirliği içerisinde yürüttüğü araştırmalarla aile içi şiddet, çocuk hakları, kadın hakları, ezilen ve güvencesiz grupların hakları ve gençleri bulaşıcı hastalıklardan koruma önlemleri programları oluşturma gibi konularla uğraştı. Bunların yanısıra koruma altındaki Kıbrıs Natura 2000 bölgelerinde sosyo-ekonomik koşulların araştırılmasıyla ilgili çalışmalarda yer aldı.
Kampanyaya sen de Katıl!
Eğer düşüncelerimize sende katılıyorsan, eğer yaşadığımız durumu tersine çevirmemize yardım etmek istiyorsan sen de bu kampanyaya katılabilirsin. Medya büyük partilerin oyuncağı olmuş durumda, bizim gücümüz ise sıradan insanların aralarındaki iletişimde gizli!
Bizimle temas kur! Mahallene, tanıdıklarına ve işyerlerine broşürlerimizi dağıt. E-Mail, Facebook, Twitter’i kullanarak yazılarımızın yayılmasına katkı yap. Bu görüşlerin yayılmasını sağla. Mücadelemizin sonuç vermesi için örgütlenmemiz şart!
