“Birlikte ele alındığında, bütün bir toplumun, hatta bir ulus, ya da hepsi aynı anda varolan toplumları, Toprak sahipleri değildir. Sahipleri sadece, gelişmiş bir durumda ve yaşanılabilir bir dünya, bir sonraki kuşaklara miras bırakmak için vardır.» Karl Marks
Varol Çeliker
İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için doğal çevreye ihtiyacı vardır. Yaşayabilmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için doğaya uyum sağlayamayan insan, doğayı dönüştürme yoluna gitmiştir. Toplumsal ilerleme arttıkça insanın doğaya üstünlüğü de artıyordu. Kapitalizmin ortaya çıkışıyla bütün yeraltı ve yerüstü kaynakları yağmalanmaya başlanmış, özellikle sömürgeleştirdikleri yerlerdeki tüm zenginlikler, insanları da köleleştirmiştir.
Kapitalizmin, yarattığı önemli çevre sorunlarından biri de küresel ısınmadır:
Atmosferin ortalama ısısının günden güne artması dünyamızı kuşatmış çok büyük bir tehlikedir. Dengesiz ve plansız sanayileşmenin sonucu olarak başta karbondioksit olmak üzere, atmosfere bırakılan gazlar sera etkisi yaratarak ortalama ısısının her geçen gün artmasına neden olmaktadır.
Kıbrıs adasıda bu küresel ısınmadan nasibini almaktadır. Kıbrıs iklim Araştırma Merkezi bilim adamlarına göre, her yıl ortalama sıcaklık, 1.6 derecelik bir ortalama ile artmaktadır. Adada sıcaklık, dünyanın geri kalanından önemli ölçüde daha hızlı büyüyor. Araştırmacıların tahminlerine göre, 2050 yılına kadar yağışların %18 oranında daha azalacağını ve 2100 yılına doğruda adanın %35’i çöle dönebileceğini belirtiler.
EsenTepe’de bulunan ve Kuzey Kıbrıs’ın önemli ölçüde elektrik ihtiyacını karşılayan Termik Santralı bacalarından çevreye Zehir saçmaya devam ediyor. Termik santralı bacalarına Filtre takıldığı halde Bacalardan çıkan duman çevre ve bu bölgelerde yaşayan halkını ve çevreyi zehirliyor. Çünkü bu santral miladını doldurmuştur. Zaten tüm dünya da Termik santralı kullanımından vazgeçilmiştir. Bu santrallerin ürettiği elektrik çok pahalı maliyeti çok yüksek ve de çevreye önemli ölçüde zarar veriyor.
Kapitalist üretim tarzının neden olduğu çevresel sorunlar yoksul ülkelerde emperyalist ülkelere nazaran çok daha vahşi ve doğrudan yaşanmaktadır. Oysa güneş veya rüzgar enerjinin üretilmesi mümkün iken kapitalizmin şirketlere kar sağlama mantığı yine çevreyi tahrip etmektedir. Kapitalizm, bir yandan doğal hammadde kaynaklarını tüketmekte ama öte yandan yerine yenisini koyamamaktadır. Bir yandan, yüksek derecede çevreyi kirleten maddeleri üretime sokmaktadır ama diğer yandan bunların zararlarını ortadan kaldıracak teknolojiler geliştirememektedir.
Küresel ısınmayı tetikleyen diğer unsurda ormanların giderek yok olmasıdır. Kıbrıs’ta da ormanlar gittikçe azalmaktadırlar. Buna neden orman yangınları ve çarpık yapılaşlamadır. 1974’den sonra Kıbrıs’da çıkan en büyük yangın Beşparmak dağları yangını. 27 Haziran 1995 tarihinde Beşparmak dağlarında çıkan yangında 5.600 hektar alan yanmıştır. Yangının çıkış nedeni hala bilinmiyor.17/8/2013’ de Yeşilırmak’ta meydana gelen yangında, 925 futbol sahası büyüklüğünde alan yandı. Kuzey Kıbrıs’taki toplam orman arazisinin 76 bin hektar olduğu göz önüne alındığında toplam orman arazisinin ortalama yüzde 1,3’ü bu yangında yangında yok oldu. Trodos’ da çıkan yangında 35 KM karelik alan kül olmuştur.
Ormanları bekleyen başka bir tehlike de çarpık yapılaşmadır. Polis bölgesi Limni yerinde bulunan Akamas ormanlık bölgesine 3.3 milyon kare alana Hoteller ve Büyük golf sahası inşa etmeye çalışıyorlar. Bu da demektir ki Akamas Orman alanının %25’i yok olmasıdır. Ne yazık ki gerek sivil örgütler ve doğaya duyarlı vatandaşlar tarafından yapılan protestolara rağmen devlet bu projeyi desteklemeye devam ediyor.
Birçok siyasi liderler acil ve etkili önlemler alınması için küresel ısınma ve gerekliliğini kabul ettiler. Bazı büyük şirketlerin yöneticileri bile eylem için çağrıda bulunmuşlardır. Ama müzakerelerinin başarısızlığı kapitalizmin temel çelişkileri yansıtır. Volkswagen skandalı her şeyi anlatıyor. Dünyanın en büyük otomobil üreticileri biri, ürettiği araçların emisyon verilerinde çarpıtma olduğu saptandı.
Kıbrıs’ta en büyük çevre felaketi olan ve halen etkisi sürmekte olan Lefke Gemikonağı bulunan CMC maden artıklarının çevreye verdiği zarardır. Halen Gemikonağı içerisinde hurda olarak duran demir yığınları ve tepeler oluşturan maden atıkları, insan sağlığı ile çevreye ciddi zarar verirken, oluşturduğu çirkin görüntü ile doğal güzelliği de bozuyor. 42 yıldır aynı noktada duran CMC felaketi, bölgede yatırım yapılmasını da engelliyor. 9.5 MİLYON TONLUK PİSLİK: Gemikonağı’nda 1913 yılında faaliyetlerine başlayan ve o dönemin teknolojisi ile 1974 yılına kadar çalışan CMC maden alanında, toplam 9.5 milyon ton pislik var. Mevcut maden atıklarının tamamen temizlenmesi için öngörülen süre ise en az 14 yıl.
Ülkemizdeki taş ocaklarının işletme koşulları, doğal dengeyi alt üst ederken bazı taş ocaklarının yerleşim yerleri ile iç içe olması insan sağlını tehdit ediyor. Alemdağ, Şirinevler ve Değirmenlik köylerinde faaliyet gösteren taş ocakları, Ülkenin 2 milyon 651 bin metrekarelik bir alanını işgal eden etmektedirler. Yerleşim
yerlerine yakın taş ocaklarındaki patlatmalar ise birçok evin mimari açıdan hasar görmesine de neden oluyor işletme metoduyla doğanın yapısını altüst ediyor. Taş ocaklarının faaliyeti nedeniyle yüzlerce ağaç kesilirken yüzlercesi de çıkan toz nedeniyle kuruyorlar.
Bir diğer Çevre felaketide 16 Temmuz 2013 yılında Mağusa Boğazında bulunan Kalecik’te AKSA bir petrol tankerinin, Elektrik Santrali için boşaltım yapılırken tesislerdeki boru hattının basınç sonucu patlamasıyla yaklaşık 100 ton fuel-oil denize sızmasıyla sahile verdiği çevre felaketidir. Sızan petrol 7 km’lik bir alana yayıldı ve bazı uzmanlardan alınan bilgilere göre ancak %20’nin temizlenebileceğini vurguladılar.
Yıl 2013. Karpaz’da doğa katliamı yaşanıyor. Yıllarca hiçbir şey yapılmadan, sürüncemede bırakılarak her gün biraz daha bozulan Karpaz Milli Parkı’na, büyük tepkilere rağmen elektrik götürülmesinin ardından, geniş otoyol yapımı başlanmıştı. Karpaz Milli Park Alanı içinde yapılan yol çalışması nedeniyle doğal maki örtüsü ile ağaçlar katledilirken, Altın Kumsal’da da büyük tahribata yol açtı. Tatilini bedavaya getirmek isteyen bazı açıkgöz vatandaşların Karpaz’da yarattığı çevre kirliliği görenleri şoke ediyor. Çöpler ağaç gövdelerine ve çalılıklara savrulurken, tuvalet atıkları denize boşaltılıyor. Milli Park alanlarında bazı duyarsız vatandaşlar tarafından yapılan derme çatma gecekondular, gelişigüzel dağılan karavanlar ve buralarda gerçekleştirilen insan faaliyetleri yedi bin yıllık tarihimize meydan okuyor. Vatandaş, çöplerini ağaçlık alanlara atarken, tuvalet atıklarını hortumlar yardımıyla denize boşaltıyor. Bununlada kalmayıp Altın sahili Bazı işletmeciler tarafından istila edilmiş, Altınkum sahiline gerek izinli veye gerek izinsiz olarak bangalov inşa ederek çevre ve görüntü kirliliği yaratmışlardır. Bu yüzden Karpaz ve Kıbrıs’ın sembolü olan Deniz Kaplumbağalarının beilrli dönemlerde yumurtlamak için karpaz sahiline çıkmalarını önemli ölçüde etkilenmiştir.
Mağusa karpaz bölgelerinde faaliyet gösteren hotellerin hemen hemen hepsinde denizden su arıtma sistemi bulunmaktadır. Ne yazık ki bu hotellerin birçoğu geri kalan artık kimyasal suyu denize boşaltıyorlar bunun sonucunda deniz kirliliğine sebep olmaktadırlar. Bazı hotellerde yanlarında bulunan artık kimyasal suyu boş arazilere boşaltarak çevreyi kirletmektedirler.
ÇEVREMİZİ NASIL KORUYABİLİRİZ?
Bu ancak EĞİTİM ile olur. Çocuklarımıza ilk okuldan başlayarak Çevremizi nasıl koruyacaklarını ve nasıl temiz tutacakları ile ilgili ders vererek yapabiliriz. Recycle Fabrikalarını çoğaltarak hem çöp sorunu çözülmüş olur ve çevremiz temiz kalır hem de fabrikalar için alternatif hammadde sorunu ortadan kalkar ve doğayı da katletmek zorunda kalmayız. Bu arada şunu beilrmek isterim. İsveç ülkesi diğer ükelerden ÇÖP ithal edmektedir. Ülkesinde çöp kalmadı. Çünkü Elektrik üretimi için çöp kullanmaktadır. Ormanlık bölgeler de yaşayan yerleşiklere de orman yangınına nasıl müdahale edecekleri hakkında eğitim verilmeli ve orman yangınlarına karşı nasıl önlem alacakları hakkında bilgilendirilmelidirler. Sözüm Hükümetlere, heryere para kaynağı buldukları gibi yangın södürme uçaklar veya helikopterler içinde para kaynağı bulurlarsa ormanlarımızı daha az kayıpla kurtarmış oluruz.
Çevre sorunlarına Alternatif Çözüm;
SOSYALİZM İLE ÇEVRE !
“İnsan Tüm Varlığıyla Doğanın Bir Parçasıdır.” Karl Marks
Rus devriminin ilk dönemlerinde, Sovyet hükümetinin çevreyi ve doğal kaynakların korunması adına öncü adımlar atmıştır. Ne yazık ki işçi sınıfı gücünü gasp eden Stalinist bürokrasi tarafından lav edildi. Stalinizm altında ekonominin tamamen antidemokratik, bürokratik yönetim Sovyetler Birliği’nde doğanın acımasız bir yıkıma yol açmıştır..
Bu sosyalizm için gerçek bir model değil. Derinleşen çevresel krizlere çözüm, kapitalizmin ortadan kaldırmak ve sosyalist üretimi kurmak mücadelesini yapmak ve Ekolojik felaketin önüne geçmek için sosyalist planlı ekonomi, işçi demokrasisi altında çalışma gerektirir. Çevresel bozulma, ulusal sınır tanımadığını, ve alternatif uluslararası bazda bir planlama gerektirir. Bu uluslararası düzeyde sosyal dayanışma ve insani dayanışma sağlayabilirler. Bütün bunlar, çevre ve doğal kaynakların korunması için bir ön koşul olmalıdır.
Sınıf hareketine düşen görev ise doğayı yenmek değil doğa ile birlikte uyumlu bir şekilde yaşamaktır. O halde doğayı tahrip eden sermayeye karşı sınıf hareketi harekete geçmek zorundadır. Kapitalist ve emperyalist sistemin kâr hırsı ve lüks tüketim hırsı durdurulamadan gerçek anlamda çevreci olunamaz. Sınıf hareketinin kendisi çevre ile ilgili sorunlarda daha duyarlı olmak zorundadır. Çünkü çevre sorunlarının baş nedeni var olan sistemdir. Sendikalar üyelerini eğitmek ve toplu sözleşmelerde çevreyi korumak ile ilgili maddeleri işverenlere kabul ettirmek zorundadır. Yeşiller ve çevreciler gibi toplulukların, çevre kirliliğinin gerçek nedeninin emperyalist-kapitalist sistemin anarşik üretim yapısı ve kar güdüsü olduğunu görmelerine yardım edilmelidir. Tüm çevrecilerle emperyalizm karşıtı bir konumda birleşmek için gayret edilmelidir.
Σχολιάστε